Kamuoyunda uzun tartışmalara ve itirazlara sebep olan “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” (“Kanun Teklifi”) 30.07.2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmiştir. Kanun Teklifi, Sn. Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması halinde yasalaşacak ve Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girecektir.
1. Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Gerekçesi
Kanun Teklifi gerekçesinde, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun sahipsiz hayvanların güvenliğini sağlamada yetersiz kaldığı ve son yıllarda kontrol edilemeyen sokak hayvanlarının insan sağlığı, kamu güvenliği ve diğer hayvanlar için tehdit oluşturmakta olduğu, mevcut mevzuatın yetersizliği nedeniyle yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir.
2. Kanun Teklifinin Ana Maddeleri
Değişiklikler arasında en dikkat çekici olanları değerlendirecek olursak;
i. En çok tepki çeken ve tartışmalara sebep olan değişiklik şüphesiz ki hayvanların ötanazisine ilişkin olandır. Yapılan değişiklik uyarınca, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 13. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“Hayvanların ötenazisi
“Bakımevine alınan köpeklerden; insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olanlara 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen tedbir uygulanır.
Yerel yönetimler sahipsiz köpeklere ilişkin yürüttüğü iş ve işlemlerde Bakanlar Kurulunun 28/8/2003 tarihli ve 2003/6168 sayılı Kararı ile onaylanan Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi kapsamında gerekli idari tedbirleri almaya yetkilidir.”
Kanun maddesinde “5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 9’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen tedbir uygulanır.” ibaresinin atıf yaptığı hüküm incelendiğinde, veteriner hekim kanaatine bağlı olarak ötenazi yapılabileceği anlaşılmaktadır. Şöyle ki;
“Hayvanlara ötanazi yapmak yasaktır. Ancak,
a) Hayvanlara acı ve ıstırap çektiren veya iyileşme durumu bulunmayan hastalık durumlarında,
b) Akut bulaşıcı bir hayvan hastalığının önlenmesi ya da eradikasyonu amacıyla veya insan sağlığı için risk oluşturan durumlarda,
c) Davranışları insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen durumlarda, veteriner hekim tarafından ötanazi yapılmasına karar verilebilir. Ötanazi işlemi veteriner hekim tarafından veya veteriner hekim gözetiminde yapılır.”
Buna göre; insan ve hayvan sağlığı açısından tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen durumlarda ya da akut bulaşıcı bir hayvan hastalığının önlenmesi amacıyla hayvanların ötanazisine karar verilebilecektir.
ii. Hayvan bakımevleri tanımı değiştirilmiştir. Hayvanların doğal yaşam alanlarına salınmasından önce rehabilite edildikleri yerler iken yeni düzenleme ile “hayvanların sahiplendirilinceye kadar barındırıldığı ve rehabilite edildiği” yerler olarak değiştirilmiştir. Söz konusu değişiklik; hayvanların uzun süreli barınma sorunlarını artıracağı ve bakımevlerinin kapasitesini zorlayacağı, hayvanların doğal yaşam alanlarına salınması yerine bakımevlerinde kalmalarının, onların doğal davranışlarını ve yaşam koşullarını olumsuz etkileyebileceği yönünde ciddi endişeler vardır. Sahiplendirme süreçlerinin yavaş ilerlemesi durumunda ise; bakımevlerinde yoğunluk artarak kaynaklar yetersiz kalabilecek ve bu durum, barınaktaki hayvanların hayat kalitesini düşmesine, beslenme yetersizliklerine ve salgın hastalıkların artmasına neden olabilecektir.
iii. Kanun’un ilkelerinden olan “Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir.” düzenlemesi tamamen yürürlükten kaldırılmıştır. Evcil ve sahipsiz hayvanların türüne özgü hayat şartlarında yaşama özgürlüğü garanti edilmediğinde, hayvanların korunmasından bahsetmek oldukça güçtür. Söz konusu ilkeden vazgeçilmesi, hayvanların yaşam şartlarına saygı gösterilmesi gerektiği konusunda toplumsal bilinç ve duyarlılığın azalmasına yol açabilecektir.
iv. “Yerel hayvan koruma görevlilerinin sorumlulukları” başlıklı 18. maddenin yürürlükten kaldırılması neticesinde; sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması ve bakımı konusunda önemli bir rol oynayan yerel hayvan koruma görevlileri uygulaması da kaldırılmıştır. Gönüllülerin yokluğu, yerel yönetimlerin üzerindeki yükü artıracaktır. Gönüllüler tarafından sağlanan yardım ve destek olmadan, yerel yönetimlerin sahipsiz hayvanlara yeterli bakım ve koruma sağlaması zorlaşacaktır. Toplumsal katılımı ve farkındalığı artırmada önemli bir rol oynayan gönüllülerin yokluğu, toplumun hayvan koruma çalışmalarına olan ilgisini ve katılımını azaltabilecek, hayvan hakları savunuculuğunu da zayıflatabilecektir.
v. 14.maddeye eklenen (o) bendinde yasak hallerden biri olarak “Yerel yönetimler adına toplanan sahipsiz hayvanları bakımevi dışında bir yere terk etmek veya bakımevinde barındırılan köpekleri bakımevi dışında bir yere bırakmak.” bendi eklenmiştir. Bu madde değişikliği ile köpekler açısından Aşıla-Kısırlaştır-Bırak ilkesinden kopulmuş olduğu, daha önceki düzenlemenin aksine barınakta rehabilite edilse ve çevre ve insan sağlığı açısından bir risk barındırmasa dahi köpeklerin doğal yaşam alanlarına bırakılmasının yasaklandığı görülmektedir. Aynı madde kapsamında, kedilerin rehabilite edilmesi halinde bakımevinden doğal yaşam alanlarına terk edilmesi mümkün kılınmıştır.
Ev hayvanlarının sahipli hayvan sayılabilmesi için Bakanlık veri tabanına kaydının yapılması şartı, ev hayvanlarının nüfusunun daha doğru ve detaylı bir şekilde takip edilmesini sağlayacak olup hayvan popülasyonu hakkında güvenilir istatistikler elde edilmesine olanak tanıyacaktır. Ayrıca kayıt zorunluluğu, hayvanların izlenebilirliğini artırarak kaybolan veya terk edilen hayvanların daha kolay bulunmasını ve sahiplerinin sorumluluklarının belirlenmesini sağlayacaktır.
3. Sahipsiz Hayvan Nüfusunu Dengelemek İçin Alternatif Çözümler
Yaygın kanaate göre; Aşıla-Kısırlaştır-Bırak yönteminin, sahipsiz hayvanların popülasyonunu kontrol altına almak için daha insancıl ve sürdürülebilir bir yöntem olduğu kabul edilmektedir. Bu yöntem, hayvanların yaşam haklarını korurken, popülasyonun dengelenmesini sağlayabilecektir. Hayvanların ötenazisi yerine, kısırlaştırma programlarına yatırım yapmanın daha uygun ve etkili olacağı kanaatindeyiz. Hayvan hakları konusunda toplumun bilinçlendirilmesi ve eğitim programlarının yaygınlaştırılması, sahipsiz hayvan sorununun çözümüne katkı sağlayacaktır.
4. Dünyada Benzer Uygulamalar
Dünyadaki örneklere bakıldığında, İngiltere, Fransa ve bazı ABD eyaletlerinde “Yakala-Kısırlaştır-Tut-Ötanazi” modelinin uygulandığı görülmektedir. Bu modelde, belirli bir süre içinde sahiplendirilmeyen hayvanlara ötanazi yapılmaktadır. Ancak bu uygulamalar, kamuoyunda büyük tartışmalara neden olmuş ve hayvan hakları örgütleri tarafından hayvanların öldürülmesi yerine daha insani ve uzun vadeli çözümler bulunması gerektiği yönünde eleştirilmiştir.
Söz konusu yerlerde uygulanan bu yöntemde; sokak hayvanları, özellikle sahipsiz kedi ve köpekler, yerel yönetimler tarafından yakalanır. Yakalanan hayvanlar, üreme kontrolü sağlamak amacıyla kısırlaştırılır. Kısırlaştırılan hayvanlar, belirli bir süre boyunca barınaklarda tutulur. Belirlenen süre içinde sahiplendirilemeyen hayvanlara ötanazi yapılır. Bu süre genellikle birkaç hafta ile birkaç ay arasında değişir.
Hayvan hakları savunucuları, bu modelin hayvanların yaşama hakkını ihlal ettiğini ve etik olmadığını belirtmekle hayvanların ötanazi yerine rehabilite edilip doğal yaşam alanlarına salınması gerektiğini savunmuşlardır.
Hayvanların ötenazisini öngören bu model sebebiyle büyük şehirlerde, özellikle metropol alanlarda, çeşitli hastalıkları yayarak halk sağlığını tehdit eden sıçan/fare popülasyonu önemli bir sorun haline gelmiştir.
Sonuç
Sonuç olarak, “Yakala-Kısırlaştır-Tut-Ötanazi” modelinin uygulandığı ülkelerde, bu yöntem ciddi sorunlar ve kamuoyu tepkileri doğurmuştur. Bu model, hayvanların yaşama hakkını ihlal eden ve yerel yönetimlerin hayvan popülasyonunu kontrol etme çabalarını tartışmalı hale getiren bir uygulama olarak eleştirilmektedir.
Hayvanların ötanazisinin, kısa vadeli popülasyon kontrolü sağlasa da uzun vadede ekosistem dengesini bozabileceği, çevre kirliliğine yol açabileceği ve en önemlisi de vicdani açıdan ciddi sorunlar yaratabileceği yönünde endişelerimiz mevcuttur. Bu tür uygulamalar yerine, Aşıla-Kısırlaştır-Bırak yöntemi gibi daha insancıl ve sürdürülebilir çözümler benimsenmesinin daha uygun olacağı kanaatindeyiz. Böylece, hayvanlarımızın yaşam hakları korunurken, ekosistem ve değerlerimiz üzerindeki olumsuz etkiler de minimize edilmiş olacaktır.
Kanun Teklifinin TBMM’de kabulü sonucu Hayvanları Koruma Kanununda yapılan değişiklikler kamuoyunda halen tartışılmaya devam etmektedir. Kanun, Sn. Cumhurbaşkanı tarafından onaylanırsa yasalaşıp Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girecektir.
Saygılarımızla,
DKND Hukuk Bürosu