Yazanlar:
Av. Arb. Nazlı DERVİŞOĞLU DOĞAN
Av. Nuri Sarp DOBRICALI
#deprem #depremdeidarenin sorumluluğu #aramakurtarma #idareninsorumluluğu
Deprem Felaketinde Arama Kurtarma Çalışmalarında Meydana Gelen Aksaklıklar Nedeniyle İdarenin Sorumluluğu Var Mıdır?
Bilindiği üzere, 6.2.2023 tarihinde gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli depremler neticesinde çok sayıda vatandaşımız enkaz altında kalmış, devletimiz tarafından depremzede vatandaşlarımızı kurtarmak için arama-kurtarma çalışmaları yürütülmüş ancak söz konusu faaliyetlerin gereği gibi ve etkin şekilde gerçekleştirilmediği yönünde iddialar gündeme gelmişti.
Bu yazımızda, arama-kurtarma çalışmalarının gereği gibi yürütülmesi yükümlülüğü bakımından idarenin sorumluluğu değerlendirilecektir.
Danıştay İçtihatları Uyarınca İdarenin Sorumluluğu
Enkaz altında kalan depremzedelere yardımın geç gitmesi sebebiyle oluşan can kayıplarına yönelik Danıştay 11. Hukuk Dairesinin 19.12.2005 tarihli, 2003/2027 E. ve 2005/5962 K. sayılı ilamı bulunmaktadır. İlgili ilamda:
“… Yukarıda yer alan hukuki düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, genel hayata etkili olacak afetlerde kurtarma faaliyetleri kamu hizmeti olarak tanımlanmış, bu hizmetin kurulması ve işletilmesi, idarenin görev alanında düzenlenmiştir. İdarenin sorumluluğunun anayasal dayanağı 2709 sayılı Anayasanın 12 maddesinin son fıkrasında yer alan idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğuna ilişkin hüküm olmakla birlikte, idarenin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk hali hariç eylem ve işlemlerindeki kusuruna dayandırılması gereklidir. Bir başka ifade ile, idarenin yürütmekle görevlendirildiği kamu hizmetinin kurulması (teşkilatlandırılması- yapılandırılması) ve/veya işletilmesinden kaynaklanan kusurlar nedeniyle doğacak zararların idarece karşılanması gerekmektedir. Ancak, idarenin tazmin sorumluluğunun doğabilmesi için zararın, idarenin üstlendiği kamu hizmetinin doğrudan yerine getirilmesine
ilişkin bir eyleminden doğmuş olması ve bu zararın hizmetin kuruluş veya isleyişindeki kusurdan kaynaklanması zorunludur. Bu bakımdan hizmet kusuru, idarenin görev alanı içindeki hizmetin yapılmaması, gereği gibi yapılmaması veya geç yapılması olarak nitelendirilebilir.
Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmeti faaliyeti dışında gerçekleşen ve öngörülemeyen ve/veya önlenemeyen durumlar mücbir sebep olarak değerlendirilmiş, mücbir sebebin idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldırdığı kabul edilmiştir. Öte yandan, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetinin doğrudan yerine getirilmesi sırasında idare tarafından beklenilmeyen durumlardan kaynaklanan zararların ise, zararın idarenin doğrudan faaliyetinden kaynaklandığının saptanması, başka bir ifade ile zarar ile idarenin eylemi arasında illiyet bağının tespit edilmesi halinde idarenin kusura dayalı sorumluluğu bulunduğu kabul edilmiştir.
Bu durumda, depremin; idarenin doğrudan yürüttüğü bir kamu hizmeti faaliyetinden kaynaklanmaması, öngörülememesi ve/veya öngörülebilir nitelikte dahi olsa önlenemez olması nedeniyle mücbir sebep olarak değerlendirilmesi zorunludur. Depremin oluşmasında idareye bir kusur yüklenemeyeceğinden, idarenin kusura dayalı sorumluluğundan da söz edilmesi mümkün değildir.
Ancak, 17.8.1999 tarihinde meydana gelen depremin, etkilediği coğrafi alanın büyüklüğü, nüfus yoğunluğu ve oluşturduğu hasar nedeniyle diğer kamu hizmeti faaliyetlerinin de yürütülmesini etkilediği, arama -kurtarma hizmetinin özelliği ve zaman açısından kısıtlı bir müdahale yöntemi olması nedeniyle gelişmiş ülkelerin dahi bu tip doğal afetler dolayısıyla arama kurtarma faaliyetleri için uluslararası yardım aldığı da göz önünde bulundurulduğunda, arama ve kurtarma faaliyetlerinin yürütülmesindeki güçlüğün idare açısından beklenilmeyen hal olduğu sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar davacı tarafından, arama ve kurtarma faaliyetlerinin gereği gibi yürütülmemesi nedeniyle hizmetin kusurlu ve eksik işletilmesi sonucunda yakınlarının vefat ettiği ileri sürülmüş ise de, arama ve kurtarma faaliyetlerinin yürütülmesini etkileyecek şekilde haberleşme ve ulaşım hizmetlerinde aksaklıkların olması ve depremin, etkilediği coğrafi alanın büyüklüğü, nüfus yoğunluğu ve oluşturduğu hasarın kamu hizmetlerinin deprem sonrası yürütülmesi yönünden arama ve kurtarma faaliyetleri sırasında bu hizmetin gereği gibi işletilememesi nedeniyle doğan zararlardan; ancak, zarar ile idarenin faaliyeti arasında illiyet bağı bulunduğunun saptanması , bir başka ifadeyle, davacının yakınlarının arama ve kurtarma faaliyetlerinin gereği gibi işletilmemesi sonucunda vefat ettiğinin tespit edilmesi halinde, idarenin tazmin sorumluluğundan söz edilebilir. Bu halde dahi, idarenin kamu hizmetini yürütürken karşılaştığı güçlükler de dikkate alınarak hükmedilecek tazminat tutarının belirlenmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, 17.8.1999 tarihinde meydana gelen deprem sonucunda davacının yakınlarının enkaz altında kalarak vefat ettiği anlaşılmakla birlikte, davacının yakınlarının enkaz altında sağ olduğu halde, deprem sonrası yürütülen arama ve kurtarma hizmetinin gereği gibi yürütülmemesi nedeniyle vefat ettikleri yolunda herhangi bir tespit bulunmadığı saptanmıştır.
Bu durumda, davacının yakınlarının ölümünün, idarenin arama kurtarma faaliyetine bağlı olarak gerçekleştiğine dair bir tespit bulunmadığından, tazmin sorumluluğu için bulunması gereken; zararı doğuran olay ile kamu hizmeti (arama-kurtarma) faaliyeti arasındaki nedensellik bağının kurulamaması karşısında idarenin tazmin sorumluluğundan söz edilemeyeceğinden idare mahkemesince, davacının yakınlarının enkaz altında kalarak vefat etmesi üzerine manevi tazminat talebiyle açılan davanın reddi yolunda verilen kararda sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmemiştir.” denilmektedir.
Yukarıdaki içtihat uyarınca; deprem mücbir sebep olarak değerlendirilmiş ve mücbir sebebin idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldırdığı kabul edilmiştir. Bununla birlikte, zararın doğrudan kamu hizmetinin yerine getirilmesi sırasında doğması, başka bir ifade ile zarar ile idarenin eylemi arasında neden-sonuç ilişkisinin tespit edilmesi halinde idarenin kusura dayalı sorumluluğu bulunduğu kabul edilmiştir. İdarenin sorumluluğunun doğması için, depremzede vatandaşımızın vefat halinin doğrudan idarenin arama-kurtarma faaliyetini hiç yerine getirmemesinden, gereği gibi yerine getirmemesinden ya da geç yerine getirmesinden kaynaklandığının, somut delillerle ispat edilmesi gereklidir.
İdarenin sorumluluğu kabul edilse dahi, mahkeme tarafından tazminat tutarı belirlenirken idarenin kamu hizmetini (arama-kurtarma faaliyetlerini) yürütürken karşılaştığı güçlükler, depremin büyüklüğü ve etkisi de dikkate alınacak ve tazminat tutarı buna uygun olarak belirlenecektir.
Saygılarımızla,
DKND HUKUK BÜROSU
Written by
Nazlı Dervişoğlu Doğan