Türk hukukunda teminat mektuplarını düzenleyen özel bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak teminat mektubuna ilişkin maddeleri içeren başka yasalar mevcuttur. Teminat mektubu, borçlunun muhataba karşı yüklendiği bir edimin yerine getirilmesini garanti etmek üzere, banka tarafından lehtara verilen mektuptur. Teminat mektubu, mevcut kredi ilişkisi nedeniyle, muhataba hitaben düzenlenir. Kendisine garanti verilen kişiye “Muhatap”, lehine teminat mektubu verilen kredili müşteriye ise “Lehtar” denilir. Türkiye uygulamasında teminat mektuplarının bankalarca düzenlenmesinden hareketle özellikle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, bankaların üçüncü kişiler lehine kefalet, garanti ve benzeri taahhütleri üstlenebilecekleri hüküm altına alınmıştır.
I. Teminat Mektubunun Alt Yapısı Banka teminat mektupları Türk hukukunda (TBK md. 128 hariç olmak üzere) pozitif düzenlemeye konu olmamış, tarafların irade serbestisi doğrultusunda ortaya çıkmıştır. Teminat mektuplarında ortaya çıkan sorunlar genellikle yargı kararlarıyla yani mahkeme, Yargıtay Daire, Genel Kurul ve Yargıtay İçtihadı Geliştirme Kararları ile çözülmektedir. 1967 yılı ve 1969 yıllarında(E.1966/16 K.1967/7- E.1969/4 K.1969/6) Yargıtay İçtihadı Geliştirme Kararları(‘’YİBK’) çerçevesinde banka teminat mektuplarının hukuki niteliği ‘’Garanti Sözleşmesi’’ olarak kabul edilerek kesinlik kazanmıştır. Yargıtay İçtihadı Geliştirme Kararlarının bağlayıcı niteliği olması sebebiyle de Türk Mahkemeleri bu içtihadı birleştirme kararlarına dayanarak teminat mektuplarının garanti sözleşmesi olduğunu kabul etmektedirler. YİGK’nın 13.12.1967 tarihli (E. 1966/16, K. 1967/7) kararında teminat mektuplarının hukuki niteliği detaylı olarak incelenmiş ve karar gerekçesinde banka teminat mektuplarına ilişkin aşağıdaki ifadelere yer verilmiştir: “Taahhütleri ihtiva eden sözleşmelerde çok defa taraflardan biri, karşı tarafın vecibesini yerine getireceği konusunda geçerli bir banka teminatı istemekte ve bankalarca verilen bu gibi taahhüt belgelerine teminat mektubu denilmektedir. Banka teminat mektupları bir bakımdan üçüncü şahsın fiilini taahhüt niteliğinde olup daima yazılı şekilde düzenlenmektedir. Bu mektupta genellikle bankanın sorumlu olacağı en yüksek miktar rakamla gösterilmektedir. Bankanın sıfatı teminatı veren olduğundan, taahhüdü; esas sözleşmeyi yapan taraflardan ve esas akitten ayrı ve tamamıyla müstakildir. Bankanın taahhüdü lehdarın borcunun geçerliliğine ve varlığına bağlı olmaksızın garanti taahhüdü olarak tecessüm eder. Banka bu teminat mektubu ile bir sözleşmeye bağlanmış şahsın vecibesini yerine getirmesini ve yerine getirmediği takdirde teminatı alan şahıs için doğacak tehlikeleri kısmen veya tamamen üzerine alır. Bir kimse, asıl borçlunun ileri sürebileceği itirazlara bakılmaksızın borcun yerine getirilmemesinden doğan zararın tazminini kabul etmesi halinde, o kimse garanti veren durumundadır. Üçüncü şahsın fiilini garanti eden, yani bu şahsın bir şey yapacağını başkasında vaat eden şahıs müstakil bir taahhüt altına girmiş olup, o şeyin yerine getirilmemesi halinde müspet ve karşılık mahiyette zarar ve ziyan tediyesine mecburdur. Garanti akdinin kefaletten farkı; kefilin borcu feri mahiyeti haiz, yani asıl borca munzam ikinci derecede bir taahhüt olduğu, kefil borcun tediye edilmemesi halinde tazminat vermeyi değil asıl borçlu tarafından icrası lazım olan taahhüdün ifasını yani borcu ödemeyi üzerine aldığı halde; garanti veren kimsenin borcu, feri değil müstakil niteliği taşımış olmasıdır. Garanti veren, asıl taahhüdün icrasıyla değil, zarar ve ziyan tediyesiyle yükümlüdür.” İlgili kararın gerekçesinden anlaşıldığı üzere YİBK banka teminat mektuplarının garanti sözleşmesi olarak kabul etmiştir.
II.Garanti Sözleşmesinin Tanımı Garanti sözleşmesi yasa ile tanımlanmamıştır. Borçlar Kanununda sadece belli bir garanti sözleşmesi tanımı olan başkasının fiilini taahhüt, eksik bir şekilde TBK’nın 128. Maddesinde tanımlanarak hükme bağlanmış bulunaktadır. Diğer yasalarda da teminat mektubuna ilişkin herhangi bir tanımlama yer almamaktadır. Yargıtay 11. HF. 15.10.85 tarihli, E.4169, K.5613 sayılı kararında garanti sözleşmesini aşağıda yer verilen şekilde tanımlamıştır.” Tanım vermek gerekirse, garanti sözleşmesi fer’i nitelikte olmayan öyle bir sözleşmedir ki garanti veren, garanti alandan bir ivaz elde etmek için değil, fakat onu bir teşebbüs veya bir iş yapmaya yöneltmek amacıyla bağımsız olarak söz konusu teşebbüs veya işin tehlikelerini kısmen veya tamamen üzerine almaktır.” Garanti sözleşmelerinin en tipik örneğini banka teminat mektupları oluşturmaktadır.
III. Teminat Mektuplarının Garanti Sözleşmesi Sayılmasının Hukuki Sonuçları 1967 ve 1969 yıllarında Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarında da belirtildiği üzere teminat mektuplarının garanti sözleşmesi sayılmasının hukuki sonucu kısaca aşağıda özetlenmiştir. Teminat mektupları ilişkili oldukları alt ilişkiden bağımsız ve ayrı bir taahhüttür. Daha açık bir ifadeyle garanti sözleşmesi fer’i nitelikte bir sözleşme değildir. Teminat mektupları nedeniyle ortaya çıkan hukuki süreçte Borçlar Kanunu’nun kefalete ilişkin hükümlerine başvurulamayacaktır.Banka( garanti veren) teminat mektubunu düzenleyerek muhataba(garanti alan) verdiği anda bağımsız bir borç taahhüdü altına girmektedir.
IV. Teminat Mektuplarının Kefaletten Farkı Kefaletin yazılı şekilde yapılması ve bir kefalet limiti konulması kefaletin geçerlilik şartıdır. Garanti sözleşmesinde limit gösterme zorunluluğu bulunmamaktadır. Kefalet asıl borca bağlı feri bir borç olduğundan asıl borç sona erdiği takdirde kefalet de sona erecektir. Garanti sözleşmesinde garanti verenin borcu asli bir borç olduğundan, ifa dışındaki sebeplerle sona ermez. Kefil asıl borçluya ait defileri ileri sürebilir. Garanti veren borçluya ait def’leri ileri süremez. Ancak kendisine ait defileri ileri sürebilir.Kefil ifa ettiği şey nispetinde borçlunun haklarına halef olur. Garanti verenin böyle bir hakkı bulunmamaktadır. Kefil ödemede bulunduğu takdirde teminatların kendisine verilmesini talep edebilir garanti verenin böyle bir hakkı bulunmamaktadır. Borçlar Kanunu’nun 493 ve 494. maddeleri ile kefile tanınmış olan haklardan garanti veren yararlanamayacaktır. Her ne kadar, garanti sözleşmelerinde, kefalet sözleşmelerinde olduğu gibi sınır ve süre sınırlaması olmadığı yorumları ile karşılaşılsa dahi sınırları ve süresi belirlenmemiş bir borç ilişkisinin kurulması mümkün değildir. Dolayısı ile garanti sözleşmelerinde de kefalet sözleşmelerinde olduğu gibi mutlaka süre ve garanti edilen tutarın/edimin belirlenmesinde fayda olacaktır.
V. Sonuç Ticari hayatın hızla gelişmesine paralel olarak ortaya çıkan karşılıklı edimlerin güvence altına alınması ihtiyacı, bir takım teminat mekanizmalarının geliştirilmesi sonucunu doğurmuştur. Günümüzde bu güvencelerin en yaygın olanı banka teminat mektuplarıdır. Bankaların mali açıdan güven veren bir kurum olması ve özellikle “ilk talepte ödeme” kaydını içeren banka teminat mektuplarının lehdar ile muhatap arasındaki temel ilişkiden bağımsız bir ödeme taahhüdünde bulunması dolayısıyla banka teminat mektupları uygulamada ağırlıklı olarak tercih edilen teminat türü olmuştur. Banka teminat mektuplarının doktrinde ve uygulamada başlangıçta kefalet sözleşmesi niteliğinde olduğu kabul edilmekteydi. Ancak Yargıtay’ın 1967 ve 1969 tarihi İçtihadı Birleştirme Kararları ile birlikte bankanın, lehdar ile muhatap arasındaki asıl borç ilişkisinden bağımsız bir teminat taahhüdünde bulunduğu dolayısıyla teminat mektubunun garanti sözleşmesi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.